Kültürümüzde Ehl-i Beyt Sevgisi
Sözlükte ev halkı anlamına gelen ehl-i beyt kavramı, terim olarak Hz. Peygamberin aile fertleri
demektir. Kur’an-ı Kerim’de yer alan bir ayette Yüce Allah, “…Namazı kılın, zekâtı verin,
Allah’a ve Resulüne itaat edin. Ey ehl-i beyt! Allah sizden sadece günahı gidermek ve sizi
tertemiz yapmak istiyor.”(2) buyurmuştur. Ayetin indiği sırada yanında Hz. Ali, Hz. Fatma, Hz.
Hasan ve Hz. Hüseyin bulunan Peygamberimiz, onları abasının altına alarak “Allah’ım! Bunlar
benim ehl-i beytimdir. Onları günahlardan temizle.” diye dua etmiştir. Bundan dolayı bazı
İslam âlimleri ehl-i beyt ifadesinin Hz. Ali, Hz. Fatma, Hz. Hasan, ve Hz. Hüseyin’i kapsadığını
söylemişlerdir.(3) Ancak ehl-i sünnet düşüncesine mensup İslam alimlerinin çoğuna göre ehl-i beyt
kavramı bu sayılan kişilerle birlikte Hz. Peygamberin eşlerini de kapsamaktadır.(4)
Kültürümüzde Hz. Peygamberin olduğu gibi onun ehl-i beytinin de her zaman özel ve ayrıcalıklı
bir yeri olmuştur. Milletimiz Hz. Muhammed’e duyduğu derin sevgi nedeniyle ehl-i beyte de
her zaman sevgi ve saygı beslemiştir. Hz. Peygamberin aile bireylerinin adını çocuklarına sıklıkla
koymuştur. Nitekim toplumumuzda Ali, Fatma, Hasan, Hüseyin, Zeynep, Rukiye, Ümmügülsüm gibi isimlere yaygın olarak rastlanmaktadır. Milletimiz, Hz. Peygamberin torunu Hz. Hüseyin ile
ailesinden bazı kişilerin 680 yılında Kerbela’da şehit edilmesinden daima derin üzüntü duymuştur.
Bu olayın emrini veren Yezid’in adı toplumumuzda kötülüğü, acımasızlığı, Hz. Peygambere
saygısızlığı çağrıştırmıştır. Kültür tarihimizde Hz. Ali yiğitliğin, cesaretin, kahramanlığın sembolü
kabul edilmiş, onun kahramanlıklarının anlatıldığı hikâyeler uzun yıllar heyecanla, zevkle okunmuştur.
Hz. Muhammed’in torunu Hz. Hasan’ın soyundan gelenlere şerif, Hz. Hüseyin’in soyundan
gelenlere ise seyyid denilmiştir. Milletimiz seyyid ve şeriflere her zaman sevgi ve saygı göstermiş,
onları el üstünde tutmuştur. Osmanlı Devleti zamanında seyyid ve şerif olanların kaydını tutmak,
onlarla ilgili hizmetleri yürütmek üzere nakibüleşraflık kurumu oluşturulmuştur. Bu kurumun
başına da yine Hz. Peygamberin soyundan gelenler görevlendirilmiştir. Kültürümüzde ehl-i beyte
duyulan derin sevgi ve saygı, Hz. Ali ve ehl-i beyt sevgisini temel alan Alevilik-Bektaşilik düşüncesinin
toplumumuzda yaygınlaşıp benimsenmesinde önemli rol oynamıştır.
