Hz. Muhammed (s.a.v.) gerek peygamber olmadan önce gerekse peygamberliği döneminde
insanlar arasında dürüstlüğü ve güvenilirliğiyle tanınmıştır. Her zaman doğruyu söylemiş, verdiği
sözleri yerine getirmiş, kendisine emanet edilen eşyaları özenle korumuştur. Asla yalan söylememiş,
emanete ihanet etmemiş, insanları aldatmamıştır. Yaptığı anlaşmalara her koşulda uymaya
önem vermiştir. Hz. Muhammed (s.a.v.)’in peygamberliğine inanmayanlar bile Mekke dışına çıktıkları
zaman değerli eşyalarını ona emanet etmişlerdir. Hz. Peygamber de bu emanetleri korumuştur.
Mekke’den Medine’ye hicret edeceği zaman kendisine bırakılan emanetleri Hz. Ali’ye
vermiş ve sahiplerine ulaştırmasını istemiştir.(1)
Mekkeliler çocukluğu ve gençliğinden itibaren dürüst, güvenilir, doğru sözlü bir
insan olarak tanıdıkları Hz. Muhammed’e “el-Emin” (Güvenilir insan) demişlerdir.
Hz. Peygamber İslam’ı tebliğ etmeye başladığı günlerde Kureyş kabilesini Safa Tepesi’nde
topladı ve onlara şöyle dedi: “Ey Kureyşliler, şu dağın arkasında düşman atlıları var, üzerinize
baskın yapacak, desem bana inanır mısınız?” Onlar da “Elbette inanırız, çünkü şimdiye
kadar senin yalan söylediğini hiç duymadık.” diyerek onun dürüst ve güvenilir bir insan olduğunu
söylediler.(2) Allah Resulü, Medine’ye hicret ettikten sonra bir gün Medine pazarında dolaşırken
bir buğday satıcısının yanında durdu. Buğday çuvalının alt kısmının yaş, üst bölümünün de kuru
olduğunu görünce, “Islak kısmı insanların görebilmesi için üst tarafa neden koymadın? Bizi
aldatan bizden değildir.”(3) buyurarak satıcıyı uyardı.
(1) İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 272.
(2) Abdurrahman Çetin, Örneklerle Peygamberimiz, s.290.
(3) İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 273.
